Kırkayak Parkı'nda toplanarak Atatürk anıtı önüne kadar yürüyüş yapan Eğitim-İş Sendikasına bağlı çok sayıda öğretmen burada basın açıklaması yaparak eğitim alanındaki şiddeti protesto etti.
Eğitim iş Gaziantep şube başkanı Ali Arpat ve Eğitim İş sendikalı yüzlerce öğretmen bugün öğretmene şiddetin önlenmesi için eylemdelerdi.

Ali Arpat, öğretmenler adına yaptığı açıklamada, ekonomik, sosyal ve bireysel hakların ihlali ile eğitimcilere yönelik aşağılayıcı yayın ve tutumların, mevcut şiddet olaylarının alt yapısını oluşturduğunu belirtti.
Arpat, yaptığı basın açıklamasında şu cümlelere yer verdi:
"Savaşlarda bile hedef alınmaması üzerine uluslararası
anlaşmalar olan, dünyanın en güvenli mekanları olması
gereken okullar, Türkiye’de şiddet sarmalının kucağına
itilmiştir.
Şimdi Eğitim-İş olarak soruyoruz:
“İtibardan tasarruf” olmuyor da güvenlikten olur mu?! Gerekli adımların atılması için daha kaç eğitim emekçisinin, kaç öğrencinin can vermesi gerekiyor?
İktidarın plansızlığı sebebiyle ülkenin demografik yapısı ve güvenliği ciddi risk altındadır. Bu güvenlik açığının faturası bizlerin canı mı olacaktır?
Bu sorulara yanıt vermeden bizler, başsağlığı dileyecek hiçbir yöneticinin samimiyetine ve ciddiyetine inanmıyoruz.

Her suç gibi bu suçun da azmettiricilerini biliyoruz.
- Öğretmenler çalışmıyor gibi bir algıyı yaymaya çalışıp, öğretmenin hakkını gasp eden iktidar.
- Liyakatsizce atanan, her fırsatta eğitim emekçisini aşağılamaya çalışan mülki amirler.
- Öğretmenin eğitimin mimarı olduğunun idrakinde olmayan yönetim zihniyeti.
Bugün eğitim emekçilerinin kendilerinin ve öğrencilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması en çok sizlerin eseridir.
Anayasaya göre her öğrencimizin eşit, adil ve bedelsiz
alması gereken bir kamu hizmeti olan eğitim alanı, devlet okullarının niteliğini ve niceliğini yetersiz bırakıp
sermayeye kâr kapısı yapılmasaydı, her önüne gelenin
eğitim kurumu açmasına zemin hazırlanmasaydı, “Sen
benim Bakanlığıma bağlısın ve ülkenin geleceği senin
kasanın içinden daha önemli” diyecek bir zihniyet olsaydı bugün İbrahim Oktugan öğretmenimiz yaşıyor olacaktı!

Bizler Başöğretmenin eğitim neferleriyiz; kendi değerimizi biliyor, itibarımıza, haklarımıza, canımıza, canımızın parçası olan öğrencilerimize sahip çıkıyoruz!
Eğitim-İş olarak, ÖMK’ya karşı yakın zamanda giriştiğimiz eylemlilik sürecinde ana başlığımız “Öğretmene Saygı” olmuştu.
Bir kez daha görüyoruz ki, bu başlık hâlâ ülkenin en önemli sorunlarından biridir. Fakir Baykurt’un dediği gibi
“Öğretmen horlanmaz, öğretmene saygı duyulur”.
Bu erdemden uzak olan yöneticilere sesleniyoruz:
Öğretmenin emeğine, canına, fikrine, haklarına saygı
duyacaksınız; bunu öğreteceğiz. En iyi yaptığımız şeyi
yaparak size ‘ders’ vereceğiz.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:
Okulda şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı
engellemek için atılması gereken acil adımlar var.
Bunlar,
• Eğitimde şiddet yasası acilen çıkarılmalıdır. Failler
toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.
• Özel ya da devlet okulu ayırmaksızın, tüm okulların
güvenliği derhal sağlanmalıdır. Devleti yönetenler kadrolu güvenlik personeli atamalı ve giriş kapılarına dedektörler koymalıdır.
• Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti
başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV
yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.

• İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içerik
doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış
olduğunu öğreten toplumsal yaşam dersleri içeren
programlar hazırlanmalıdır. Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyoruz. Can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!
Artık yeter!
Yaşamak istiyoruz,
Eğitimde adalet istiyoruz!"








