04 Mayıs 2024

Eylül'de, Gaziantep’ bir b(aşk)adır…

haber/FB_IMG_1567493313432.jpg

Güneş, sevimlice kaldırır başını gece yorgunu bulutların arasından.

Taş duvarlarından ışık sıçrar Antep evlerinin o dar sokaklarına.

Sonbahar, kilim gibi serilir gazel suretinde Kavaklık’ta.

Ağaçlarda yazdan kalma bir aşk yarası hüznüdür ki hiç sorma.

Aşk, Eylüle ve barışa benzemelidir bu şehirde. Güneşte terler, gölgede titresin  böyle bir şeydir işte o ağulu sızı.

Burç’ta, “rakı-balık , olmadı mangala  döner işler, gider rokanın en yeşilini alırsın pazardan.

Evvel zaman, is-duman içindedir Dülükbaba’nın başı göklere değen çam ağaçları.

Ya Fırat?  

O da sevgiliyi bekler gibi bekler, yağmuru, karı, doluyu.

Kürkçü Hanı’na uğramadan olmaz. Kabuk tarçın, zencefil, havlıcan, ıhlamur, ada çayı, nezle, grip, hap şuruk, tıksırık yaramaz bir çocuktur Ayıntab’ta sonbahar…

Alleben, aşüfteye dönüşür kıvrıla kıvrıla işveyle salınırken yatağında.

Önce demlikten çıkan buğuya “günaydın” çakarsın Bey Mahallesi’nde, sonra gökyüzü “merhaba” der sana tüm haşmetiyle…

Naftalin kokulu kazakları çıkarma zamanıdır, çünkü saçlarını kızıla boyar Antep…

Üzümün şaraba, narın pekmeze dönüşmesindeki sabrın meşe kokulu fıçısıdır birazda.

Dikkat edin, Çingene Kızı bile daha içli bakar Zeugma’da.

Tahmis’te zevkle okursun bir fincan kahve ile Oğuz Atay’dan, beklerken korkuyu.

Soba borularını çıkarırsın oflaya poflaya… 

Gaziler Caddesi’nden mis kestane kokusu yükselir.

Kese kâğıdına dolar dünyanın lezzeti.

Kalealtı’nda yeşil zeytin festivali,

Bir başkadır baklavanın rengi, lezzeti,

Elmacıpazarı’nda kırmızının elli tonudur sonbahar.

evet, şimdi Gaziantep’e gelme zamanıdır.