02 Mayıs 2024

Ahmet Faruk Demir Yazıyor... (TARIM HAFTASI)

1846 yılında, Yeşilköy‘de, Ayamama Çiftliği‘nde başlayan tarımsal eğitim ve öğretimin, 175. onur yılını kutlamaktayız. 1933‘te Ankara‘da açılan Ziraat Enstitüsü ile ziraat mühendisliği meslek disiplininin çağdaş tarım tekniklerini öğretme ve yayma konusunda gösterdiği aşama sayesinde tarım sektörümüz, bitkisel ve hayvansal üretim deseni ile, Türkiye‘de sosyo - ekonomik yapının en kırılgan olduğu dönemlerde dahi toprağı işledi, bitkiyi ve hayvanı besledi - büyüttü, ülkeyi doyurdu. İnsanlara iş ve aş sağladı, dış satıma katkı yaptı, sanayi sektörünü destekledi. Tarım, Türkiye için sosyal-ekonomik-politik bakımdan son derecede önemli bir sektördür. Ulusal gelire ve istihdama katkı koyan, kırsal alanın hemen tek ekonomik getiri kaynağı olan, doyuran - barındıran bir sektördür tarım sektörü.

haber/Photo_1610202622839.jpg

Tarım, nüfus payıyla, istihdam gücüyle, sanayiye hammadde sağlama, iç ticaretin temel dinamiği niteliğiyle, ihracattaki önemli yeriyle ve çok daha önemlisi seksen iki milyonluk nüfusa ulaşan ülkemizin aşını, ekmeğini karşılaması yönüyle üreten bir sektördür.

Bir ülkenin tarımsal kalkınmasında ve nüfusunun sağlıklı ve yeterli beslenmesinde tarımsal eğitim ve öğretimin özel bir yeri vardır ve bu Ülkemiz tarımı ve toplumunun sağlığı için de zorunludur.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK , Cumhuriyet’ in kuruluşu sonrası kalkınmanın ancak tarım ile gerçekleşebileceğini görmüş ve “Milli ekonominin temeli ziraattır” diyerek, tarım alanındaki kalkınmanın Ülkemizin geleceği için ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştir.

Tüm dünyanın önemini daha iyi kavradığı bugünlerde tarımın değişen ekonomik koşullara uyum sağlayabilmesi için teknoloji ve eğitimle daha iç içe olması gerekmektedir.

Çiftçiyi bilgi ile buluşturan, bir bakıma çiftçi ile bilgi ve teknik arasında köprü vazifesi gören Ziraat Mühendislerine günümüzde daha çok ihtiyaç duyulmakta ve ziraat mühendisliğinin önemi daha da artmaktadır.

Tarımsal faaliyetlerin geliştirilmesi için gerekli olan adımlar atılmalıdır. Türkiye sulamaya uygun alanlarda sulanmamış bir karış toprak bırakmayarak, telefonla bunun yanı sıra doğal kaynaklarını en etkin bir biçimde kullanmalıdır.

İlimiz ve dünya genelinde geçmiş yıllara oranla yağışlarda görülen azalmalara karşı mevcut su kaynaklarımızı korumalıyız. Türkiye su zengini bir ülke değildir, su kaynaklarımızın optimal bir şekilde kullanılması, toplumumuzun bu konularda bilinçlendirilmesi her geçen gün daha da önem arz etmektedir.Yüksek sıcaklık ve yağışlarda ki düşüş sonucunda yeraltı sularına yüklenilen, açık kanallarda taşınan su ile yapılan 'salma sulama' yöntemlerinden vazgeçilmesi, toprağı değil bitkiyi sulayan, damlama ve yağmurlama sulama başta olmak üzere, suyu tasarruflu kullanan, toprakta tuzlulaşma, alkalileşme, çoraklaşma sorunu yaratmayan çağdaş tekniklerin uygulanması gerekmektedir.

Öğretenin, Üretenin, Tüketenin ve Yönetenin mutlu olduğu güçlü bir Tarım sektörüyapısı dileğiyle; 10 Ocak Tarımsal Öğretimin 175. Yıl dönümü kutlu olsun.

Ahmet Faruk DEMİR

Ziraat Mühendisi