Aynı zamanda her seçim bir vazgeçiştir. Karşı karşıya olduğumuz iki veya daha fazla alternatiften birini seçmemiz tercih etmemiz, zaten diğerlerini seçmediğimiz tercih etmediğimiz anlamına gelir. Seçmediğimiz ya da tercih etmediğimiz alternatifler de aslında vazgeçtiklerimizdir.
Seçimlerini başkalarının düşüncesinde kalarak kendileri yapmayanlar, yönelmek istedikleri yol yerine, başka bir yolu tercih etmiş olurlar. Sonuçta İyi ya da kötü, kişi artık kendi seçimi olmayan bir hayatı yaşamak zorundadır.
Seçimlerini kendileri yapanlar, sonuç ne olursa olsun, bu sorumluluğu yüklenmeleri daha kolay olur. Bir yerde “Kendim ettim, kendim buldum” deyip, yoluna devam eder.
Sonunda en kötü kararı vermiş olsanız bile, bu yaşanmışlık yanınıza kar kalıyor. Bir dahaki kararınızda da bunu gözeterek, daha sağlam adım atmaya yöneliyorsunuz. Başkalarının düşüncesine göre seçim yapanlar her zaman için yanlış karar aldıran kişiyi suçlayarak, hep aklının arkasında “Keşke onu seçseydim, keşke o yolu deneseydim diyerek pişmanlık duyacaktır.
Kararsızlık, insan için en kötü davranış biçimidir. İnsanı hem maddi hem de manevi zarara uğratır. Karar veremediğimiz dönem içerisinde zaman kaybı yaşarız. Bu da yetmez; ruhsal yönden kendimizi kötü hissederiz. Bunun sebebi: Tercih etmemiz gereken seçeneklerden hangisinin, diğerinden daha iyi olduğunu bilemediğimizdendir. Daha da kötüsü
“Hata yapmaktan korkuyoruz.” demektir. Kararsız insanlar her zaman, her şeyin en iyisini yapmak isterler. İnisiyatif almaktan çekinirler; çünkü bilirler ki bu seçimin sonunda sorumluluk almak zorunda kalabilirler.
Hayat boşa geçirilmeyecek kadar değerli ve her saniyesi milyonlara bedeldir.
Hayatınızın sürücü koltuğuna başkasının geçmesine izin vermeyin. O direksiyon yalnız size aittir. Allah, insanlara akıl ve irade vermiştir ki seçimlerini kendileri yapabilsinler diye. O zaman, size sunulan bu aklı ve iradeyi kendiniz için de kullanın.
Her şey elimizden alınabilir ama tavır ve seçme özgürlüğümüz alınamaz.
Zir. Müh. Ahmet Faruk DEMİR